Doç. Dr. Şafak Nakajima
Bizler toplumsal varlıklarız ve insanlarla ilişkilerimizi sürdürmeye muhtacız. Onlarla iş birliği yaparken, karşılıklı dürüstlük ve güvene ihtiyaç duyarız. Ancak insanların kişisel çıkarları için başkalarını kandırmaya meyilli olduğu gerçeğiyle eninde sonunda yüzleşir, daha da kötüsü, kendimizin de zaman zaman bunu yaptığımızı hayretle ve üzüntüyle fark ederiz.
Kandırmaca bizim türümüze özgü bir durum değildir üstelik. Örneğin, guguk kuşunu çoğunuz guguklu saat ile tanırsınız ama onun, üçkağıtçılığın kitabını yazacak bir kuş olduğunu büyük olasılıkla bilmezsiniz.
Guguk kuşunun dişileri, yumurtalarını diğer dişilerin yuvalarına bırakmaları ve ardından olay yerinden kaçmalarıyla ünlüdür. Hanımefendi, yumurtalarını kendi yuvasına bırakmak, oturup ısıtmak ve çıkan yavrularını beslemek yerine, tüm bunları delege etmeyi yani başkalarının sırtına yıkmayı tercih eder. Yumurtlayacağı zaman incir kuşunun yuvasını gözetler ve incir kuşu yem bulmak için havalandığında usulca onun yuvasına yumurtalarını bırakır. Hatta kendisininkilere yer açmak için incir kuşunun yumurtalarını yuvadan atar. Olan bitenden habersiz yuvasına dönen incir kuşu, guguk kuşunun yumurtalarını ısıtmakla kalmaz, çıkan bebişleri içgüdüsel olarak besler; bu yavrular kendisininkilere hiç benzemese de… Guguk kuşu ise yavrularını büyütmek yerine, enerjisini başka alanlarda kullanır.
Üçkağıtçılık sergileyen başka türler de vardır. Örneğin, bazı maymunlar, yakınlarda tehlikeli bir avcı varmış gibi sahte çığlıklar atarak diğer maymunları kaçırıp onların yiyeceklerine çöker. Emory Üniversitesi’nden primatolog Frans de Waal, şempanze Yeroen’in, yalnızca büyük rakibi Nikkie’nin yanında topalladığı ve bu sahte topallamayla onun kendisine acımasını amaçladığını anlatır.
Guguk kuşunun başka kuşların saflık ve iyi niyetini nasıl sömüreceğini çözmesi gibi içimizden bazıları da zordaki insanlara hissettiğimiz merhameti çözerek, dolandırıcılık amaçlı yardım talepleriyle bizi sömürür.
Üçkağıtçılık eğilimi doğuştan gelir ve gelişmiş düşünce kapasitesiyle planlama becerisi birleştiğinde ortaya çıkar. Yani aldatma gelişimsel bir kilometre taşıdır. Ve genellikle başarılıdır. Çoğu kez tespit edilmez.
Bazen ilişkilerin devamı, küçük aldatmalara bağlıdır. Örneğin, “Bluzun çok yakışmış.” veya “Seni gördüğüm için çok mutluyum” gibi aslında öyle hissetmediğiniz şeylerin tersini söylediğinizi düşünün bir an!
Araştırmalara göre, gençlerin %86’sı düzenli olarak ebeveynlerine, çiftlerin ise %69’u, eşlerine yalan söyler. 18 yaş ve üzeri kişilerin yaklaşık %60’ı her on dakikada bir yalan söylemeden sohbet edemez.
İşin ilginç yanı, cinsiyetler arasında yalan söyleme eğiliminin farklılık göstermesidir. Erkekler günde yaklaşık altı kez, kadınlar ise günde ortalama üç kez yalan söyler. Kadınlar, insanları daha iyi hissettirmek için yalan söylerken, erkeklerin yalanları daha çok kendilerini daha iyi ve güçlü gösterme amacını taşır.
Politikacılardaki üçkağıtçılık oranlarına girmiyorum bile… Onu araştırıcılar değil, ancak yapay zekâ hesaplayabilir.
Uzun lafın kısası, üçkağıtçılık kanımızda var. Yani, aramızda bazı küçük farklılıklar olsa da kandırmaca canlı yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü üçkağıtçılık, biz dahil tüm canlı türlerinin hayatta kalması ve devamında da önemli bir rol oynar. Bunca gelenek, töre, yasa, din boşuna mı var? Kendimizi üçkağıtçılardan korumamız gerekiyor!
Siz her ne kadar “Ben asla yalan söylemem, kimseyi kandırmam!” deseniz de bu sözünüzle, bu tartışmasız gerçeği bir kez daha doğruluyorsunuz.