TURGAY OLCAYTO –
Yaşlılıktan söz açmak istemiyorum, yalnızlıktan da. Aslında yalnız olmayı pek sevmem. En azından yaşama dair her şeyden konuşabileceğim üç beş dostum olmalı yanımda. Bu aralar ölüm gazeteci, yazar milletine dadandı. Yeri kolay dolmayacak nice arkadaşımızı yitirdik. Mesela, Niyazi Dalyancı sonsuzluğa gitmekte öylesine acele etti ki konuşup tartıştığımız, çözüm aradığımız pek çok konu ortada kaldı. Heybeliada’da oturup iki kadeh eşliğinde renkli bir sohbeti gerçekleştirmeye zaman bulamadık. Zaman hep bizden hızlı koştu. Doğanın yasası böyle. Dostlar azaldıkça yalnızlık çoğalıyor.
Bahar geldi tamam da havanın istikrarı hiç kendini bulmadı. Erguvanlar açmış. Ne kadar severdi karım erguvanları, papatyaları, ıhlamurların kokusunu. Şimdilerde evden dışarıya kendimi atıp ilkbaharın güzelliklerini yaşamaya gücüm yetmiyor. Sabah şöyle düşündüm de üç beş metrekarelik bir bahçesi olan duyarlı bir insanın mutsuzluktan şikayet etmeye hiç hakkı olmamalı. O küçük bir toprak parçasından insan eli neler yaratabilir? Çiçeklere, otlara bürünür bahçe. Ve o bahçede soluklanmak az şey mi? Bahçeye ekebildiğin maydanozları, soğanları, domatesleri, rokaları toplayabilmek. Bundan büyük mutluluk mu olur? Şu anda ne yazık ki öyle bir fırsatım yok. Ama bu bir yakınma değil. Kitaplarım var, telefonla ya da sosyal medyayla ulaşabildiğim dostlarım var. Yaşama tat veren şiirler var. Ve de bütün sıkıntılara, bunalımlara karşın yüreğimize kazıdığımız o yaşam direncimiz var.
Kitaplar dedim de şu ara en çok şiir kitaplarını karıştırıyorum. En candan yakınlarım diye bellediğim Edip Cansever’e, Metin Eloğlu’na, Gülten Akın’a, İlhan Berk’e, Turgut Uyar’a, Ülkü Tamer’e, Cemal Süreya’ya ve de onların kimi şiirlerine… Yeniden yeniden okurken büyük bir haz alıyorum. Siyaseti dışladığım, yalanı dolanı araya sokmadığım bu yazıyı da burada noktalamak istiyorum. Elbette her yazıda olduğu gibi seveceğinizi umduğum bir şairin dizeleriyle. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na en yakışan, içindeki çocuğu hiç öldürmemiş bir şairden, Ülkü Tamer’den “Bakış” şiirini birlikte okuyalım.
Yürürken o bakışını bırakma,
kasketin gibi kendine ekle onu. .
Dağılan bir kuş kanadı gibi
sarsın alnının arkasını.
Patikalarda büyüyen hışırtılar gibi
yüreğinde büyüt onu.
Ayın savurduğu sessizlik gibi
içine savur onu.
Tut elinden o bakışını.
Çeşmeye götür,
su içir ona.
Çıkınını aç,
peynir ver ona.
Dağlara taşı,
rüzgarı göster ona.
Yaşarken o bakışını bırakma.
Yıllarının hazinesi gibi
öfkenin sandığında sakla onu.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı