TURGAY OLCAYTO
1990’lı yıllarda Nail Güreli ile başlattığımız Türkiye Gazeteciler Cemiyeti mücadelesini uzun bir süreçten sonra 25 Aralık 2023 Pazartesi günü noktaladım. Neydi mücadelemiz; Türkiye Gazeteciler Cemiyetini dışa açmak, gazeteciliğin içinde hep var olan hak ihlallerine karşı çıkmak ve kurum içi demokrasi ağını kurmak…
Bunların tümünü 1998’de Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin seçimlerini bütün kurullarıyla kazandığımızda kolayca gerçekleştirdik. O dönemde bize destek veren kimler vardı? Şakir Süter, Umur Talu, Orhan Erinç, Zeynep Atikkan ve şu anda ismini sayamadığım diğer arkadaşlarımız. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni de ilk kez o yıl meslektaşlarımızla paylaşma olanağı bulmuştuk. Şimdi bakıyorum yola beraber çıktığımız arkadaşlarımızdan başta Nail Güreli olmak üzere Orhan Erinç’i, Şakir Süter’i, Seçkin Türesay’ı ve daha nicelerini yitirdik. Ama gazeteci arkadaşlarımızın güvenini kazandık. Ve o güvenle bugünlere kadar geldik. 2013’de yapılan TGC Genel Kurulunda listemiz yeniden kazandı. Ve arkadaşların desteğiyle ilk kez cemiyet başkanlığına seçildim. Bu onurlu görevi elimden geldiğince en iyi biçimde yapmaya çalıştım. Hep söylediğimiz gibi zaman acımasız. Acı tatlı günleriyle ama hep mücadeleyle geçen 10 yıl boyunca yalnız yönetim kurulu arkadaşlarımdan değil hemen üyemiz tüm gazetecilerden destek görmek benim için büyük bir bahtiyarlıktı. Şimdi ayrılma zamanı. Türkiye Gazeteciler Cemiyetini bundan böyle arkadaşlarım yönetecek. Ve biliyorum ki Sedat Simavi’den aldığımız güçle cemiyetimiz hep bağımsız, bağlantısız gazetecilik çizgisinde yürümeye devam edecek.
Bu arada başkanlıktan istifa kararını almamda etken olan yeni durumlarda ortaya çıkmıştı. Doğup büyüdüğüm, çok sevdiğim ama her gün biraz daha yaşam koşullarımı zorlayan İstanbul’dan ayrılma kararını verirken gerçekten çok zorlandım. Çocuklarımla, torunlarımla Antalya’ya yerleşmeye karar verdiğimizde bu kararın beni bu denli zorlayacağını düşünmemiştim. Aradığım biraz huzur, biraz didişme-kavga ortamından uzaklaşmaktan başka bir şey değildi. Dostlarıma bu duygularımı anlatırken “Sen hele bir git, İstanbul’daki o didişmeyi bile özleyeceksin” dediklerini unutmuyorum. Ama gerçekten ülkenin içinde bulunduğu durumu, her gün biraz daha kötüleşen siyasal yapıyı, gazetecilere, bilim insanlarına, emekçilere yapılan baskıları gördükçe yer değiştirmekle insanın huzur bulacağı gibi bir düşünceye hiç kapılmadım. Tersine daha da güçlenmiş, bilenmiş olarak yazılarıma devam edeceğim. Evrensel beni kabul ettikçe Evrensel’e yazmaya devam edeceğim. Cezaevindeki arkadaşlarımın, dostlarımın sorunlarıyla ilgilenmeyi sürdüreceğim.
İşte dostlar bir ayrılığın öyküsünü anlatmak istedim sizlere içimden geldiğince. Eskiler “Tebdili mekanda ferahlık vardır” demişler. Benim istediğimse sadece biraz huzur ve karanlığı yırtan güneşli bir ortam.
Bu yazıyı da alışagelmiş olduğumuz üzere bir şiirle bağlayalım. Şiirimizin büyük ustalarından Edip Cansever’in dizeleriyle: FILDIRFIŞ
Değil öyle şimdi görüşüm değişti
Değişti de ne oldu
Evime gelince oturduğunuz
İskemleler konuştu
Önce bir inanmadınız
Bilirim güçtür inanmak
Bu konuda yazılmış
Birkaç da masal olacak
Ama nedir sizler masalı sevmezsiniz
Kötü lafı da sevmezsiniz
Bu işin gerçek olduğuna
Ne desem inanmazsınız
Görmeli dersiniz olacak şeyi
Mesela neyi uçtuğunu kuşun
Üstelik dilinizden düşmez
Kolay olduğu bu işin
Şu bay ki ileri görüşlü
Giyimli kuşamlı üstelik
Ne dese beğenirsiniz
Kuşun halini görüp
Bir söz ki en ünlüsüne değişmem
Değil öyle her yanda duyulan
Uçmakmış süzülüp gitmekmiş
Kuşu ölümsüz kılan
Nedense bu işe akıl erdiren
Halktan birisi
Yanıma geldi arkası dolu
Güzeli çirkini hepsi
Bense vurdum işi düşünmeye
Hepsine laf anlattım
Yazdığın masal dediler
Ben de iyi ya masal dedim
Dedim ya inanmadım kendime
Baktım bir yığın insan
Bir telaş gökyüzünde
Kuş kayıp sonsuzluktan
Sen misin şiir yazan bilge geçinen
Bin türlü bakan kuşa
Kuşsa o bildiğiniz kuş
Değişen kim benden başka.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı